29 Kasım 2020 Pazar

AYNALAR


 


PS :/ ABBASAĞA PARKI’NDA EDEBİYAT ATOLYESİ / ÇAM AĞACI ALTINDAN DÜNYAYA  2013 /YAŞ 31

Aynalar her boyutta ve ışıkta farklı gösterir bizi

Önemli olan ruhun aynalarında dimdik durabilmek ve bakabilmektir kendine...

Hani çarpar sana tokat gibi, en duymak istemediklerini

Ve gösterir yüzünü, makyajsız, maskesiz, mimiksiz...

detone tüm doğrularınızı serer önünüze...

Yansımalarımızda hepsi evrende kayıtlıdır… Kaçamazsınız, kıramazsınız aynaları...

Sevmek zorunda değilsiniz her halinizi ve sevdirmekte,

Mühim olan görebilmek siyahınızı ve serebilmek günahlarınızı vicdan mahkemesine,

Sarılmak ve dönüştürmek siyahları beyaza,

Yoksa niye yatasınız her gece, kan ter içinde, kâbusunuza,

Vicdan temizlenmeden önce...

Dalmayın rüyalarınıza...

25 Kasım 2020 Çarşamba

TEK BİR GÖKYÜZÜ


 


Gözlerimizi açtık ya şu muhteşem hayata...

hani derya denizi, engin dağları,

nereye baksan bitmez gökyüzünü görüp;

bir anlam çıkardık ya, kendimize göre...

Toprakla; kimimiz iş, kimi aş, kimimiz mezar için tanıştı...

etrafla iletişim, gözle başladı ve seslerle...

evimizde hangi ses var ise.

 

Nesine kızar ki bir düşman, diğerine

Kimin de ezan, kiminde zılgıt ve kiminde çan sesi var diye...

ya da evde yok yere kadın feryadı, kimi evde para sesleri yalnızlık içinde.

kiminle dertleşebilir bir lider, arkalarında yanlarında önlerinde paranoy6ak tehditlerle,

yalnızdırlar...

aslında hızla ve yoğun yayılan tek şey yalnızlık bu çağda,

 gücün yanında bedava sunulan...

Sırlar, yaralar, ölümler, sessiz feryatlar!

 büyük sır kutuları içinde, açmaya korkanlar için en dipte...

ve şimdi kaldır  başını yalnızlığından ve bak ... !

seni saran, herkes ve herşeyle paylaştığın o koca gökyüzünü , farket!

senden bir şey beklemeyen, sana yasaklar ve kurallar koymayan,

sınırsız, yurtsuz, koşulsuz gökyüzünü...

hani ıslanmaktan korkmazsan eğer büyüyeceksin,

tüm iklimlere inat tırmanırsan o engin dağlara...

duyacaksın "0" nu...,

hadi yaşa kardeşçe, gökyüzü ve toprakla bir ve hür

sonra belki inersin içine,

en derin denizler içinde kendini bulursun..

huzurun peşinde!

19 Kasım 2020 Perşembe

İnsanla hiçbir şey başa çıkamaz

 


 



Tek bir hücreden meydana gelmişiz,

Sonra atomu parçalamışız,

çıplak gözle ,

Kara deliği görmüşüz.

Yörüngemizde adımlayıp…

Kederle beslenip,

Aşk ile yanmışız.

Kendimizi kopyalayıp,

Savaşa sokmuşuz,

Defalarca ölmüş aynı ruh ile dirilmişiz.

Temiz nefesimizi,

Inandıklarımızı ideallerimizi satmışız

Sahte kimliklerle,

Hep hasta yaşamışız.

Korona bize ne yapabilir ki…

15 Kasım 2020 Pazar

GİDEMEYİŞ


 


PS: MAÇKA PARKINDA GÖĞE BAKA BAKA / YAŞ 37

Sessiz çığlıklarım vardı onunla,

Sesliye aldığımda detone olup dönüşü olmayana saçılırlardı

Hareketsiz gidişlerim vardı, tek tuşla geri döndüğüm…

Bir de durmak bilmeyen içime akan gözyaşlarımın izi vardı yüzümde; bir ölüye bakar gibiydi

Bir burun sızısıydı, iç kanamaydı ve vicdandı ona koşmalarım.

 

Hesapsız, değersiz, tavırsız çıkardım siyah beyaz fotoğraf karelerinde,

 Oysa rengârenktim bir zamanlar durmaksızın akan giden zaman içinde,

 

Hani bir yerde, bir gökteydim,

Düşüşlerim çok ani olurdu uçurumlardan ama yine uyanamazdım aşk uykusundan,

 

Toprağımı nadasa bıraktım, düm düzüm, içim dışarı saçılmış,

Ekim istemiyor artık…

Şimdi; Sadece hava almak ve durmak

Yapraklara sarılıp

Kana kana anı yaşamak istiyor ruhum hiç ölmeyecek gibi

Sadece.

Ben dururken,

 şimdi keşke o gitse…

 

 

 

 

 

 

 

borancik1350

13 Kasım 2020 Cuma

KARANTİNADA YIKILIP YENİDEN DOĞANLARA...


 


Simdi, tatmin olmamış egolarımızın, kendimize söylediğimiz tüm yalanların

Paranoyaklığın, kurnazlıkların, tüketilmiş bakımsız bedenlerimizin,
sahte sözlerimizin üstüne,

Bir de dokunamıyoruz, sarılamıyoruz, birlikte bulunamıyoruz bile…

Hastayız, hastalıkla savaştayız!

 

Şimdi gönül gözlerimizle,

Ruhumuzun sesinden

Duyguların akışkanlığında

Temiz bedenlerimiz

Arınmış kalbimizle

KENDİMİZİ,

BİRBİRİMİZİ,

DOĞANIN HER ZERRESİNİ,

Nefes yakınlığında

HİSSETME,

DİNLEME,

ANLAMA

SEVME

Niyetinde…

 

Hepimizin bir olduğu,

Bir’den geldiği

Gerçeğiyle

 

12 Kasım 2020 Perşembe

Yoksa vize mi var kendimize?


 


PS:BENLİK MÜCADELESİNDE, EGONUN DARBELERİNE KARŞI /2014 YAŞ 32

Öz benliğimizi keşfetme yolunda, ne çok kılık değiştiririz, bazen en yakın modellere, bazen cağın dayattığı vücut ölçülerine, bazen hayalimizde olmak istediğimiz kişiye, başarılı insan profillerini kopyalamaya ne çok alışmışız.  Pazarlama derslerinde fark yaratmak, diğerlerinden farklı olmak ürünü başkalaştırır ayrı bir yere koyar diye öğretilirken, sanırım bu kapitalizm sınırları ve değerleri içinde  kişiliksiz fark koymak anlamına geliyordu, ben orayı atlamışım.

Kendimden çıktım yola dünyayı kavrayabilmek için; bilgi, tecrübe, dinleme sanatı gibi araçlar aldım elime,  sevgim en büyük sermayemdi, yalansız bakışlarım sınırları aşacaktı… Ama… öyle güçlenmedim işte.  Her yarattığım, yansıttığım “ ben        “ yıkıldıkça başka ellerde, kalplerde, not defterlerinde, değerlendirmelerde, yeni bir ben yaratma süreci güçlendirdi ben”i . Ben yıkıldıkça, yaralandıkça, ruhum ezilip kaldıkça, ben diplere indikçe, bedenim yorulsa da dipten gördüğüm ışık daha parlıyordu, gözlerim kamaşıyor, yukarıya zıplayacak anı beklerken, içim aydınlanmaya başlıyordu.

İşte o anlarda “ben”sizliği seçtim.  Herkeste kendimden bir parça, her hüznümü, korkumu, endişemi başkalarında da görmeye başladım. Gülümsedim empatim aracım oldu, herkesin bir ayna olduğunu keşfettim ve sonra vizesiz daldım içime, İnci tanesi gibi saklanan o büyük, sınırsız, karşılıksız sevgiyi buldum. Bu sefer bol bulduğum şeyi, dağıtmak, paylaşmak ve belki da da çoğaltmak isterken, bozuk para sananların eline verdim, hani değerini kuyumcu da arayan kişilere değil, pazarda satmak isteyenlere gitti sevdam.

Yeni bir yol ve yeni araçlar gerekiyor şimdi yeni kalkanlar, bu değeri korumanın, doğru yer ve zamanda doğru yöne yöneltmenin yollarını arıyorum. Başta kendimi ve yaşamın her parçasını, her acı tatlı anı severek, affederek, yenileyerek umudumu devam ediyorum.

11 Kasım 2020 Çarşamba

ÜÇ HARFTEN FAZLASI


 



PS: DEVRİMLE BERABER MEVLANA YUMUSAKLIĞINDA, YAŞ 35

AŞK ; Katliamdır boyar kırmızıya

 AŞK; savaştır, geçmişin geleceğe yenilmiştir.

Aşk yok olmaktır; bir başka gücün etkisinde

Aşk sihirdir, mucizeler yaratır

Aşk devrimdir, senden önceki sana

Aşk; isyandır tüm gündelik akışa

Aşk öyle bir enerji bitmek bilmeyen,

Aşk , böyle güçlüyken her bedende var olmaz,

Yanmak bilemeyende erimez

Kaçanları kovalamaz öğrenilenin aksine,

Aşk a aşık olmak

Değişimden korkmamaktır.

Nefes aldığın sürece…

İNSAN Farkında mı?


 


Her “insansı” dünyaya gelmiş en yaygın ve etklili biyolojik bir silahtır.

Ekolojik bir felaket ve tüm türlerin katilidir.

Kontrolsüz, bencil ve acımasız, yarın yokmuşçasına yaşayan canlı ve bilinçli zamansız bombalardır.

 

Peki ya “ insanlık”, dünyada gelişmiş, üst bilinç ve saf iradenin, ortak vicdanın bir mucizesidir.

Önce hisseder

Fark eder

Düşünür

Ve hareket ederler….

Keşfeden, icat eden

Yerinden durmadan yükselebilen gelişen bilgi tohumlarıdır

Fedakar, çalışkan ve özgürdürler!

Her şey serbest, her şey yasaktır onlara,

 Doğruyu ve sınırları bilirler yüreklerinde…

Toplam enerjinin bedenidirler

Yaratıcının yansıması,

Evrene ömür katanlardır.

Hadi “insan” olalım mı?

 

 

 

 

 

 

10 Kasım 2020 Salı

Selam olsun!


 


Sezgileriyle görenlere,

Duygularıyla nefes alanlara,

Merhametleriyle göz dolduranlara,

İsyan edenlere,

Ölümle dalga geçenlere,

İdeallerinden vazgeçmeyenlere,

Aşkın kudretiyle yıkılanlara,

Hayatını adayanlara,

Savaşanlara,

Liderlere kafa tutanlara,

Düzeni bozanlara,

Aykırı konuşanlara,

Farklı giyinenlere,

İyiliklerinden ödün vermeyenlere,

Okuyup sorgulayanlara,

Düşenin yanında el uzatanlara,

Açlıkla, hastalıkla, zorbalıkla mücadele edenlere,

Bu çağda,

Vicdanı sızlayanlara,

SELAM OLSUN!

9 Kasım 2020 Pazartesi

DÜNYA KAÇ POLAR, BEN Bİ POLAR…



PS: ACI DOLU KASIM’DA 2011 ;(  / 28 YAŞINDA

Uçtum, uçtum çok uçtum… Ve aynı anda ne çok çakıldım yere, taşla bir oldum. Parçalandım lime lime her bir kelimem, duygum ayrı yere saçılıyordu, her gün doğuşunda, kırıklar, kırgınlıklar ve kanlar içinde …toplamaya gücüm yok…

Sadece aynı olanları bir araya getirme çabası ne kadar öfke, ne kadar aşk ne kadar hüzün varsa aynı yere, konular aynı  yerde çoğaldıkça hepsi birbirini gaza getiriyor…ölüm nefreti, nefret aşkı, ayrılık heyecanı, tutku , kaprisi hepsi saçmasapan bir mantıkla ilerliyor..

Dinmez bir enerji … içimde top sektiriyor, zihnimdeki hıza ağzım yetişemiyor bir yandan da

 Garip bir şekilde ; doğaya ve huzura değdi bir yanım, bu enerjilerin ateşini duru bir suda eritmek, gözümden geçenlerin yorgunluğunu dinlendirmek, beynimin hırpalanışını durdurabilmek için o derin sessizliği de keşfettim ama konsantre olamadım tüm çabam, sükûnet!

 bir gün tüm güzelliklerle, diğer bir gün zararların merkezinde tam sürat hortum olup alıyorum içime tüm belaları dur duraksız…

Kararlar-sorgular-yangınlar etrafım savaş alanı herkese karşıyım bir tek ben varım tüm dünyada ve doğada bir ben olmak istiyorum bedensiz…

Ne çok aynı hata üst üstte bile bile ne çok yara,

Ne çok baş dönmesi mide bulantısı baş ağrısı  ,

Sonu belli ne çok aşk,

Hep aynı eleştri , her yıl daha sert, ”artık dur”

Korkuyorum şimdi ilk defa, eskiden yaramaz çocuk zekası ve sırıtmasıyla macera peşindeyken gittiğim yerin ne olacağını tamda bilirken şimdi ben savruluyorum körüm, sağırım, topalım şuursuzum ve eğlenmiyorum .Ne bedenimi ne ruhumu ne özümü hissetmiyorum, yaşanılan ne onu bile hatırlamıyorum…

Dünya da bi polar , fiziksel ve ruhsal olarak… iniş çıkışları dönme hızı, bizi alt üstten çekimleri, afetleri, nimetleri o kadar dengesiz dağılmış ki… o kadar zamansız med-cezirler içindeyiz ki, borsa daki grafikler gibi hayatlardayız…

yeni Bir günde , başka  bir yerde biterse hayat,  bu dünyada  ne çok şey yarım kalacak keşfedemediğim…

Huzurla gülümseyen anne sıcaklığımı

Beyaz gelinlikle sevdiğine ruhunu veren bir ceylanı

Deniz kızı kadar özgür doğadan bir can olma halini..

Ve en bilge insan kadar suskun olabilme gücünü

Sükuneti tadamadan gideceğim ya, gidersem ona yanarım, yarım yamalak uygulamalarla ve kendime söz geçiremeden…

Dünyanın çivisi çıkan dengesiyle

Başa çıkamadan…

8 Kasım 2020 Pazar

BEN HİÇ BÜYÜMEZKEN

 



Ben yaş alırken ama hiç büyümezken; herkes herkesle çok ilgiliydi… Sorunlarımızı, duygularımızı, hayatımızı aktarabildiğimiz frekanslar hep açıktı, Yani “ Sevim koş! Ceylan sevgilisinden ayrılmıştı” J Yani hep beraber ağlar, güler, dertleşir, sır verir, tuz alır, borç verir, paranoyaksız kilitsiz yaşardık.

Empatimiz çoktu, bir dostun üzüntüsü kırmızı alarmdı bitiverirdik yanında onlarcamız, 112 misali, herkes aynı dizileri seyreder, hafta sonları aynı yerlere gider, herkes selamlaşırdı. Mesela taksiciler, sinirli değil şefkatliydi doluşuverirdik tanımadan birbirimizi yağmurda sıkışıverirdik arabaya yan yana, güle güle…

Çağın güzel getirileri böyleyken defermasyonu da vardı, Herkes aynı marka ayakkabı , gömlek peşinde koşar, aynı mekanlara gidenler arası aidiyet artardı. Gruplaşmalar 2’den fazlaydı, rock’çılar, punklar, tikkyler, hanım evlatları, inekler…. Ama düşmanlık ve aşağılama yoktu sadece farklı renklerdik. Yine beraber halay çekerdik!

Ne acayiptir ki ben yine tam büyüyemezken ama orta yaşlara gelirken, 2.yarıda yani;  herkes her şeyi tek başına ve evden çıkmadan yapmaya başladı, kimin kimseden haberi yoktu, karşı komşunun adı bilinmezdi ama sosyal medyada sanki en sosyal bizdik. Yalnızlık Allaha mahsusken, bize mapus olmuştu, yalnızdık 4 duvar arasında kablolarla nefes alıyorduk sanki. Kahkaha sesleri yerini emojilere, “ Burası neresi “ muhabbeti konum göstergesine, devlet kütüphaneleri sirinin eline geçmişti.

İlgiliydik milletin hayatıyla ama alakalı değildik, Bir sürü toplumsal hareket vardı ama bencildik, doğayı savunup kürk giyiyorduk. Gecelik bile değil saatlik aşklar yaşanıyor, adlarımızı bilmiyorduk…

İlk yarının tüm galipleri bu dönüşüme rağmen yine galiptiler benim aklım burada eror veriyordu işte! Sanki her şey hep böyleymiş gibi yaşıyorlardı

 “Sahte”deydi yani, her yalan, her yanlış, her şey mubah gelmeye başladı. Amacımızı unuttuk ama.

Artık tek başına yaşa, gez, resmini çek, sus ama, tepki verme dönemiydi. O korkunç sessizlik…

Aynı kareler artıyordu “kahve keyiflerinde” aynı botokslu yaşamlar çoğalıyor bir de sanki herkesin yüzü, konuşması birbirine benziyordu…

Biz değil nesneler konuşur oldu; arabalar, katlar, yatlar, yüzükler… Harbi zengin miydik o kadar?

HAYIR! Bankalara, çocuklara, doğaya, yarınlara çok borçluyduk.

Mutluymuşuz zannettik ama “ KEEP CALM, KRAL ÇIPLAK” tı.

Ben anlamadıkça uçlara bulaştım

Böyle bir “ normal”lik kabusum oldu…

7 Kasım 2020 Cumartesi

AŞKIN ÜLKESİ



PS: 2006 KARLAR İÇİNDE, “”EVDE YOKUZ BİZ”

Hoş geldiniz…

Zorlukları, engelleri, savaşları olan bir ülkenin topraklarındasınız…

Dört mevsim yaz, her gün eğlence, tüm topraklar verimli, her yer ibadet!

Ülke dışı çok kalabalık, çok doyumsuz, çok yalan, çok önemsiz.

Kendi ülkemdeyim, onun ülkesinde… Bizim!

Yok renk ayrımı, her renk, her müzik her dil, düşünce, inanç, her gelenek

Ayrı bir baharat aşkın spesyaline!

Ayrımı çok bir sevişmenin diğerinden ama her seviş bir diriliş, bir deliriş

Bu ülkede!

Her saniye, anın dokusuna göre özenle işlenir,

 bazen gözyaşı, bazen kavga, bazen koca bir kahkaha…

Sabah vakti kapanabilir gece,

tüm transferler serbest bu ülkede

her yurttaş coşar yanımızda yerlere seriliriz beraber kar gibi bembeyaz…

ne çok hastalanırız bilemezsiniz,

Ölmek isteriz hatta!

Ötenazi hakkı belki de serbest olmalı bu ülkede

Hastasıyızzz

Virüs bulaştıkça bulaştı , indi en diplere…

Hayat zevkten, kitaplardan, şarkılardan bir pencere geleceğe…

6 Kasım 2020 Cuma

EVRENE AŞK!

 



PS: ORTAOKUL SIRALARINDA DERSTEN ÇALARKEN, YAŞ 14

Deniz kıyışımdaki küçük kum tanelerini saran dalgalarım, benliğimin taşlarını ayrı diyarlara savururken,

Hiç mi düşünmediniz aklı uçan bedeni mi?

Yapraklarımla dans eden rüzgârlar, niye vazgeçtiniz son bir tangodan?

Toprağımı alev alev yakan şimşeğim, bulutlara mı küstünüz?

Denize ismini yazan yakamozum, ışığınızı mı kaybettiniz?

Siz neredesiniz?

Beni saran, ıslatan, eriten sevgilim misiniz siz?

3 Kasım 2020 Salı

Nefis Nefesime

PS : / HUZURUN İÇİNDE, DENİZİN DİBİNDE / BODRUM ORTAKENT / YAŞ 35/ 2017


Ne kadar çok sınavı var hayatın, tam kendini buldun sanarken, kaç kere daha yararsın dizlerini kana kana her hatanın içinde… sabrın sonu selamettir, en gerçeği hayatın, direnme, nefis kontrolü, mücadele ve sabır etme… ne çok biliriz biz,  herkese tavsiye, bize bahane…

Nefesi nefis kavrıyorum aslında, o muhtaç olduğumuz mutluluğun huzurun tek cevabıymış neyse ki keşfettim; en zor anlarımda kocaman alıyorum huzurun yemeği oksijeni burun deliklerimden içeriye sızıyor, her parçam evrenle bütünleşiyor yeniden… Sonra  sorunumun üzerinden baktım dünyaya yeniden yeni bir kuvvetle ve hiçbir şey yapmadan dakikalarca durdum, gözümü açtığımda hayatın akıcılığını düşündüm, mevsimleri kara kışları, neşeli yazları bir önceki acımı, gülümsedim dirilişte hayatıma  ve ne eksiğim var ise, onu görmeye başladım, sonra isteklerime baktım bazen küçücük bazen kocaman isteklerime… en çok istediğimi ve onun olduğunu düşledim. O olmadığını da değişen çok şey yoktu ama nefsime hakimdim…

 

Artık salıyorum isteklerimi gökyüzüne bazen hüzünlü damlalar gibi yağıyor bazen ışıl ışıl parlıyor,

Bırakıyorum kendimi evrenin sihrine, süprizlerine….


hepsi benim!



 

PS / BEŞİKTAŞ BLACK EAGLE PUB ‘DA , RAP SEVDASINDA / YAŞ 37

Ateşten gömleğim,

Her karanlığın gölgesiyim,

Melekler şehriyim,

Her canlının sevgilisiyim,

Mutluluğun kölesiyim,

Aşkın bedeniyim,

Evrenin zerresiyim,

Ben sen değilim!

Sendeki benin resmiyim.

Esarete yenilmez kalemim!

 


Sevda halim

  Aşka uzanan her ele aslında biz takarız kelepçe, ve önce kendimize. dikenlerine rağmen sevme cesaretinde olduğun gibi kabul edip  sana kar...